KÜLTÜR
Bucak, Burdur ilinin en büyük ilçesidir. Eski adı Oğuzhan’dır. Bu isim, ilçeye yerleşenlerin Büyük Hun Hükümdarı Oğuz’un soyundan geldiklerini ifade etmektedir. 30 Mayıs 1926 tarihinde çıkarılan bir kanunla ilçenin adı “Bucak” olarak değiştirilmiştir. Bucak’ın içinde bulunduğu yöre tarihi süreç içerisinde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Günümüzde, Bucak ve çevresinde bu medeniyetlerin kültür izlerine rastlamak mümkündür. Türklerin Orta Asya’dan getirdiği öz değerleriyle Anadolu’da yaşayan yerli halkların kültürünün birleşmesi sonucunda çok zengin bir hayat tarzı ve kültürel yapı ortaya çıkmıştır. Gelenek ve görenekleri, türkü ve manileri, geleneksel el sanatları, halk oyunları, yöre mutfağı... Türk millî kültürü içerisinde kendine has özelikleriyle ölümsüz yerini almıştır. Bucak ilçesi, geçmişten günümüze kadar kültür ve sanat alanında bazı kendine has özellikleri muhafaza etmeyi başarmıştır. Yörede eski zamanların izlerini taşıyan efsane, destan ve masallar (Yusufçuk Kuşu Masalı, Gelin Taşları Efsanesi, İhtiyar Kadının Dağa Bırakılması vb.) bugün de anlatılmaktadır.
İlçe merkezinde Batı Türkçesine has özellikler görülmekte; yerel ağız özellikleri bilhassa köylerde dikkati çekmektedir. İlçeye özgü pek çok deyim ve atasözüne günlük yaşamda rastlamak mümkündür.
İnanış / Gelenek / Görenekler
Bucak’ın köyleri hâlâ geleneksel özelliklerini korumaktadır. Örneğin, komşuluk ilişkilerine önem verilir. Köyü ilgilendiren toplu işlerde “imece” oldukça yaygındır. Doğum, düğün ve ölüm olaylarında bütün köylü birlikte hareket eder. Herhangi bir anlaşmazlık olduğunda köyün ileri gelenleri ve yaşlıları sorunları çözmeye çalışır. Şehir merkezinde de defin işlemleri ve düğün gibi konularda komşular birbirine yardımcı olur. Bucak ve yöresine ait doğum, evlilik ve ölümle ilgili geleneksel uygulamalar aşağıda anlatılmıştır.
Doğum Gelenekleri
Bucak’ta doğumla ilgili adet ve inanışları günümüzde de devam etmektedir. Yeni kuşak bir yönden adetlere uyarken diğer yönden de modern tıbbın sağladığı her türlü olanaktan yararlanmaktadır. Doğum sonrasında çocuğa ad koyma; Türk kültüründe önemlidir. Bucak’ta doğan çocuğa yedi gün içerisinde ad konulur. Ardından sağ kulağına üç defa ezan okunur, sol kulağına ise üç kere ismi söylenerek bebeğin yakınlarınca dua edilir. Bebek kırk günlük olduğunda “kırklama” adı verilen işlem gerçekleştirilir. Bebek altı aylık olduğunda yavaş yavaş dişleri çıkmaya başlar. Buna bağlı olarak “diş bulguru” kaynatılır ve konuklara ikram edilir. Erkek çocuklar uygun yaşa geldiklerinde sünnet ettirilir. Sünnet genellikle bir düğün eğlencesi gibi düzenlenir. Son yıllarda, Bucak Belediyesi’nce düzenlenen geleneksel kültür ve sanat şenlikleri kapsamında fakir çocuklar sünnet ettirilmektedir.
Evlenme Gelenekleri
Bucak’ta evlenme geleneklerinin büyük bir kısmı unutulmakta, hatta yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. Görücü usulü evlilik, köylerde yaygınken şehir merkezinde azdır. Görücü usulü evliliklerde; istenilecek kız, erkeğin yakınları olan annesi, halası, teyzesi, ablası, ninesi gibi kişilerce düğün ve bayram gibi özel günlerde görülüp-beğenilir. Ailenin uygun görmesi sonucunda kız istemeğe karar verilir. Erkek tarafı, kız tarafının yakınlarından biriyle kızı istemeye gider. “Allah’ın emri peygamberin kavli” denilerek kız istenir. Kız tarafı bu evliliğe rıza gösterirse; “söz kesilir” ve kahve içilir. Söz kesiminden bir müddet sonra nişan merasimi yapılır. Nişan merasimi, eskiden çok yaygın değilken; bugün şarkılı türkülü bir eğlence biçimine dönüşerek yaygınlaşmıştır. Düğünün nasıl ve ne zaman yapılacağını ailelerin ekonomik durumu belirler. Günümüzde düğünün masrafları da ortaklaşa karşılanır. Eğer düğün erkek tarafınca yapılıyorsa ve tarımla uğraşılıyorsa hasat sonrası ya da kışa girerken yapılması tercih edilir. Düğünden önce hem resmi hem de dini nikâh kıyılır. Düğün için her iki taraf kendi hazırlıklarına başlar. Taraflar düğüne davet için “oku” adı verilen hediyeyi (genellikle bu hediye havlu, gömlek, kadın kumaşı vb) dağıtırlar. Bu hediye ile dost ve akrabalar düğüne davet edilir. Ayrıca, son zamanlarda davetiye göndererek düğüne çağrı da yaygınlaşmıştır.
Ölüm Gelenekleri
Hayatın başlangıcı olan doğum ve onu takip eden evlilik safhalarından sonra, halk inançları itibariyle, ölüm önemli bir dönemdir. Türklerin, eski ve yeni dinleri itibariyle; ölümle her şeyin bitmediğine, ölümün sadece bir âlem değişimi olduğuna, bu dünyadan öteki dünyaya geçildiğine inanılmıştır. Doğum ve evlenmede olduğu gibi, ölüm çevresinde birçok inanış, adet, töre, tören, ayin, kalıp davranış, işlem kümelenmektedir. Kişinin ölümü gerçekleşmeye başladığında yakınları tarafından birtakım uygulamalar yapılır. Kişi öldüğünde mevtanın yakınları ağlamalarıyla ölüm olayını duyururlar. Olayı duyan komşular ölü evinde toplanarak, mevtanın yakınlarının acılarına ortak olarak onların acılarını hafifletmeye çalışır ve ilk hazırlıklarda yardımcı olurlar. Komşular ve ölü sahipleri gerekli yerlere olayı haber verirler.
Bayram, Tören ve Kutlamalar Dini bayramlar
Türkiye’de, Dini bayramlar bilindiği gibi Ramazan ve Kurban Bayramlarıdır. Bu bayramların başlıca özelliği dost ve akrabaların birbirlerini karşılıklı bayramlaşmak için ziyaret etmeleridir. Bayram namazına gitme, namazdan çıkınca bayramlaşma, Kurban Bayramında kurban kesme, etlerin üç parçaya bölünüp dağıtılması, bayram ziyaretlerine gitme, İslamiyet’in gereğindendir.
Milli Bayramlar
Şehir ve kasabalarda bir şenlik havası içinde kutlanan milli bayramlar; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’dır. Bu bayramlar eskiden Belediye önündeki meydanda yapılırken bugün Spor sahasında yapılır ve öğrenciler tarafından hazırlanan çeşitli gösteriler sunulur.
Giyim
Son yıllara kadar kendine has giyiniş şeklini muhafaza eden ilçede orijinal giyiniş biçimleri artık tarihe karışmaktadır. Bundan 30–40 yıl öncesinin kadınlarınca giyilen ve “üçetek” adı verilen elbiseye bugün artık rastlanmamaktadır. Yine erkek giyecekleri arasında yer alan ala işlemeli çoraplar, avcı yelekleri ve “nevrek” adı verilen kıldan dokunmuş şalvarlar bugün artık tarihe karışmıştır. Gün geçtikçe sosyal yapıdaki değişmelere paralel olarak kadın ve erkek giysileri değişmekte ve ülke geneliyle aynılaşmaktadır. Günümüzde kıyafetler, günlük çağdaş giyimin özelliklerini yansıtmakla birlikte yaşlı kadınlar; başlarına kenarları çeşitli oyalarla süslenmiş tülbent (dastar) örtmeyi ve üstlerine entari (Bucak ağzıyla söylemek gerekirse fistan), altlarına da şalvar ve “dışdonu” denilen giysileri giymeyi, yaşlı erkekler ise başlarına fes veya şapka takıp altlarına şalvar giymeyi sürdürmektedirler. Genç kızlar arasında eşarp, erkekler de ise pantolon ve mont yaygın olarak kullanılmaktadır.
Müzik / Halk Oyunları
Türk müzik kültürünün temelini halk oyunları oluşturmaktadır. İçerisinde Bucak’ın da yer aldığı Teke Yöresi’nin Halk Oyunları, halkın öz duygularını, geleneklerini, göreneklerini ve kültürünü bütün incelikleriyle yansıtır. Yörenin türkülerindeki çeşitlilik ve güzellik oyunlarında da vardır. Yörede yaygın olarak oynanan halk oyunları; Teke Zortlatması, Teke Zeybeği, Serenler Zeybeği, Alyazma Zeybeği, Avşar Zeybeği, Kezban Yenge, İğdem Düştü, Gabardıç (Kaba Ardıç)’tır.
El Sanatları
Halı ve kilim Anadolu’da aşkların, sevinçlerin, acıların motif motif dokunduğu, duyguların kimi zaman gözyaşlarıyla ince ince işlendiği Türk el sanatlarının en önemlilerindendir. Türk el dokuma sanatlarından birisi olan halı ve kilim günümüze kadar devamlılığını sürdürmüştür. Son yıllarda halı ve kilim dokumacılığı Bucak’ta git gide azalmaktadır. Elle eğrilip ip haline getirilen yün veya kıl; kök boyalarla boyanır ve kurutulduktan sonra tezgâhlarda ilmek ilmek dokunur.